İBADET DEMEK BÜTÜN YAŞAYIŞTA KULLUK DEMEKTİR

Mesele böyle değildir, mesele şöyledir. Hak Teâla'nın sizi ibadet için yarattığı, ibadet şudur ki, sizi yarattıktan sonra size hükümler vermiştir, bu hükümler sizin bildiğiniz ibadetten başka şeylerdir. Siz bütün yaşayışınız boyunca Hak Teâla'nın emirlerine Hükümlerine, bildirdiklerine bağlı bulunacaksınız. Hiçbir zaman başı boş olamayacaksınız. İstediğinizi yapamayacaksınız, bildiğinizi okuyamayacaksınız. Her hareketinizi Hak Teâla'nın kararlaştırmış olduğu şekle ve ölçülere göre ayarlayacaksınız. Bütün işleriniz, bütün davranışlarınız.



Hak Teâla'nın size göstermiş olduğu usule uyacaktır. Böyle yaptınız mıydı, sizin yaşayışınız kendisinden, bütünüyle ibadet olur. Yaşadığınız zaman, uyumanız bile ibadet olur, uyanmanız ibadettir. Yemeniz ibadettir, içmeniz ibadettir, yürümeniz, gezip dolaşmanız, konuşmanız ibadettir. Hattâ karınızın yanına gitmek, çocuğunuzu sevmek dahi ibadettir. Hani siz dünya işleri dediğiniz bu işlerin hepsi de din işi olur, İbadet otur. Şimdi siz yapacağınız her işi Hak Teâla'nın kararlaştırdığı ölçüler dahilinde yaparsanız yaşayışınızda, attığınız her adımda, şunu düşünecek ki, Hak Teâla'nın bildirdiğine göre, caiz olan nedir, caiz olmayan nedir? Helâl nedir? Haram nedir? Farz nedir? Men edilmiş bulunanlar neler? Ne gibi davranırsa Allahü Teâla'nın rızasını elde eder? Nasıl davranırsa Hak Teâla'nın rızasızlığı ortaya çıkar?



Meselâ siz, günlük geçiminizi temin etmek için işe girişiyorsunuz. Elinize öyle fırsatlar geçiyor ki, kolaylıkla kâfi miktar bol bol haram mal da para da kazanabilirsiniz. Fakat sizin içinizde Allah korkusu, Allah'ı düşünmek varsa, bu haram parayı bu haram malı almazsınız, el dahi sürmezsiniz yiyeceğiniz helâl ekmeği düşünür, aza, kâni olursunuz. İşle sizin bu şekilde ekmek parası kazanmanız ibadettir. Kazandığınız para ile ekmek aldınız, koltuğunuzun altına kıstırıp, evinize getirdiniz, karınızla çoluğunuzla çocuğunuzla, diğer hak sahiblerinin ele haklarını verip, birlikte yediniz bu sizin için bir ibadettir, bunun ecr sevabı vardır. Bu ecir bu sevap da sizindir. Gelelim başka bir misale. Siz sokakla gidiyorsunuz, Sokak ortasında herhangi düşüncesiz birisi bir taş fırlatıp atmıştır yahut da halkı rahatsız eden, çalı çırpı çor çöp dökmüşlerdir, siz de Allah kulları oradan geçerken sıkıntıya düşmesinler diye bu taşı oradan kaldırır yahut da çör çöpü temizlerseniz bu da yine ibadettir.



Siz yine herhangi bir hastanın ziyaretine gidiyorsunuz, yahut her hangi bir hastaya bir hizmette bulunuyorsunuz, bu da yine ibadettir. Yolda bakıyorsunuz bir kimse vardır, gözü görmez, bu kimsenin elini tutup, yolun öteki taralına geçiriyorsunuz, bu da yine bir ibadettir. Herhangi bir felâketzedeye yardım, ibadettir. Konuşurken görüşürken, yalan söylemekten, şunu bunu ayıplamaktan, gıybet etmekten, iftira almaktan, şunu bunu dilinizle incitmekten, şunun bunun kalbini kırmaktan sakınıyorsanız, Allah'ı düşünerek Allah’tan korkarak, böyle yapıyorsanız, bu da ibadettir. O zaman sizin konuştuğunuz da hep ibadettir.


Buna göre demek ki, Hak Teâla indinde asıl ibadet, insan kendi kendisini anladığı dakikadan ölünceye kadar hem Hak Teâla'nın hükümlerince yaşayışını devam edecek ve onun emri ile yürüyüp gidecek. Bu ibadet için herhangi bir şekilde vakit tayin edilmiş değildir. Bu ibadet her zaman içindir. Bu ibadet herhangi bir muayyen şekil yoktur. Her şekilde her iş ibadet olabilir. Yukarıda verdiğimiz misal gibi, siz demiyorsunuz ki, ben falan vakit Allah kuluyum, falan vakit Allah kulu değilim. Yine demiyorsunuz ki, falan vakit Allah'a ibadet vaktidir,falan vakit ise ibadet vakti değildir.



Kardeşlerim, şimdi siz ibadetin ne olduğunu anlamış oldunuz, şunu da anlamış oldunuz ki, ibadetin muayyen bir vakti ve zamanı yoktur, yaşayış boyunca her hal ü kârda Allah'a kuliuk etmenin adına ibadet derler. Şimdi siz kalkıp da sonra bilirsiniz ki, madem ki ibadet budur, öyle ise şu namaz, şu oruç, şu hacc ve saire, nelerdir? Onun da cevabı şöyle: Allah'ın sizler için farz kıldığı bu ibadetlerden maksat, dediğimiz bu büyük ibadet için sizi hazırlamaktır. Bu ibadetler hazırlık ibadetlerdir. Hani sizin hayatınız, yaşayışınız boyunca devam edecek olan ibadetlere hazır olasınız. Daimi ibadet halinde olmak için hazırlanasınız. Siz günde beş kere namaz kılarken hep Allah kulu olduğunuzu hatırlarsınız.




Hatırlayasınız diye Allahu Teâla size beş vakit namazı farz kılmıştır. Size senede bir ay oruc farz olmuştur, bu da sizi yine kulluk etmeğe hazırlamak içindir. Defalarca size zekât vermenizi hatırlatmıştır, hatırlatmıştır ki, siz kazanmış bulundunuz mal sizin değildir, Hak Teâla atiye kabilinden sizlere ihsan eylemiştir. Bunun için siz sizin olmayan bu malı istediğiniz gibi harcayamazsınız.


Kendi nefis isteklerinize sarf edemezsiniz Kendi sahibinizin, Malikinizin hakkını vermelisiniz. Hac'da ise, Allah'a karşı muhabbet Allah'a karşı sevgi, gönüllerde öyle yerleşir ki, bir kere yer-leşti miydi, bütün ömür boyunca bunun tesiri gönüllerden silinmez, çıkmaz. Bu hazırlık İbadetlerinden sonra, eğer siz öteki büyük ibadet İçin ehliyet kesb ettiniz miydi, yaşayışınızı Allah'ın istediği şekle koydunuz muydu, o zaman sizin her hareketiniz, her işiniz ibadet olur. Elbette şuna do şüphe yok ki, böyle olmakla beraber, namaz yine namazdır. oruç yine oruçdur, zekât yine zekâttır, hacc da hacc. Şimdi, içimizde bu niyet olmaksızın namaz kılsak, boyuna eğilip kalksak, oruç tutup hep aç kalsak susuz kalsak, Hac'a gitsek, Hac merasimini eda eylesek, zekâtımızı ödesek, yine bir faidesi olamayacaktır.



Namazımızın boşuna eğilip kalkmaktan başka bir şey ifade etmeyecektir. Bu zahiri ibadetler için bir misal verelim. Bir vücud vardır, bu vücudun içinde ruh da vardır, gidiyor, geliyor, yürüyor, geliyor, konuşuyor ve saire. O zaman bu demek bir canlı insandır. Fakat bu vücudun içinde ruh yoksa, yerinden kıpırdıyorsa, demek ki ölü bir cesed, bir cenazedir. Ölü cesedin da, cenazenin de elleri olur, ayakları olur gözleri ağzıburnu olur ama ruhu olmaz. Siz de bunun gibi bir şeyi çamurdan da yapabilirsiniz. Bu şekilde namazın erkanı tam olmazsa erkanı ile kılınmazsa orucun şartları doğru dürüst olmadan tutulursa, bu namazın bu oruç ve benzerlerinden maksat Allah'a bağlanmaktır. Allah muhabbetti ve Allah korkusunun kalblere yerleşmesidir. Allah'a karşı bağlılık vefakârlık olmadan kılınan namaz da oruç da benzerleri de ruhu bulunmayan bir cesedden başka bir şey değildir.